“`html
Filistin direnişinin öncü isimlerinden Nail el-Bergusi, genç yaşlarda girdiği İsrail cezaevlerinden 70 yaşında bir direnişçi olarak özgürlüğüne kavuştu. Şubat ayında gerçekleşen esir takasında serbest kalan Bergusi, önce Mısır’a ardından Türkiye’ye geçiş yaptı. Bergusi, Yeni Şafak ile gerçekleştirdiği röportajda 45 yıl süren zindan yaşamını, direnişini ve Gazze’deki soykırıma dair kritik açıklamalar yaptı. Direnişin, işgal altında olan bir halkın susturulmaya çalışılan sesi olduğunu vurguladı. Filistin direnişinin simgesi olan Bergusi, özgür bir Filistin’in tüm İslam dünyasının kuracağı adil bir dünyanın merkezine konumlanacağına inandığını belirtti.
“Zafer bir anlık sabırdır”
İsrail cezaevlerinde 45 yıl geçirdiniz… Nasıl dayanabildiniz, nasıl direndiniz?
Benim 45 yıllık sabrım, halkımın sabrının bir yansımasıdır. Ailem ve çevrem, direnişle dolu bir geçmişe sahiptir; şehitler vermiş ve büyük bir mücadele vermiştir. Cezaevinde olsak bile özgürlüğümüze inancımız tamdı. Dayanma gücümüzü, her zaman Allah’a güvenerek aldık. Ayrıca halkımızın tarih boyunca sergilediği dirençten ilham alarak güçlendik. Bize öğrettiği ders şuydu: Teslim olmayacağız. Tıpkı işgale karşı direnen diğer halklar gibi. Cezayir, Vietnam, Türkiye… Çünkü zafer, bir anlık sabır gerektirir. Bu sabır belki de 45 yıl sürebilir.
Biz Yenilgiyi Kabullenmedik
Bu süre zarfında kendimizi okuyarak ve eğitimle güçlendirdik. Kitaplara açlık grevi yaparak ulaşabildik. Grevlerimiz ve sürekli mücadele, birlikteliğimizi sağladı. Cezaevinde örgütsel bir yapı oluşturarak, gardiyanın bizi teslim almasına izin vermedik. Nasıl mı? İçsel farkındalığımız ve örgütümüze olan inancımızla. Bu örgüt, kuşaklar boyunca esir hareketine yön verdi. Gardiyanlar bizi yenmek istiyordu; ancak biz yenilgiyi kabul etmedik. Onlar neden yenildiğimizi sorguladı, bizse zafer nedenlerimizi aradık. Kendimizi tüm yönleriyle güçlendirerek, zaferin manevi, dini ve insani nedenlerine odaklandık. İnsanlığımız, gardiyanların kibir ve zulmüne galip geldi.
Özgürlüğün Kutsallığı İçin Ödenen Bedel
Geriye baktığınızda, yine aynı yolda ilerler miydiniz?
İşgal, işgal olduğu gibi, ona karşı direniş de her mazlum halkın yükümlülüğüdür. Bu yalnızca bizim değil, tüm dünyadaki özgürlük mücadelelerinin temel ilkelerindendir. Cezayir halkı, Vietnam halkı ve Türkiye bu yolculuğu yaptı; biz de yapıyoruz. Vatanı korumak için şehit olmak, hapse girmek ya da uzuv kaybetmek gerekebilir. Özgürlük, kolay elde edilmiyor. Sürekli bir mücadele gerektiriyor. Ben hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Zaman geriye aksa, yine aynı direnişle mücadele ederdim. Çünkü direnişim, çocuklarımın ve halkımın sesini susturmak isteyenlere karşıydı. Onların yurtlarından sürülüşlerini dinledim; harabe evlerini gördüm. Günümüzde hâlâ Filistinli mülteciler çadırlarda yaşıyor; açlık, yoksulluk ve onursuzluk taşıyorlar. Bu halk, özgürlüğü diğer halklarla aynı ölçüde hak ediyor. Kaybım ne olursa olsun, pişman değilim. Ailemden birçok kişi hayatını kaybetti ama hepsi sabırla direnmeyi sürdürdü. Çünkü biliyoruz ki, özgürlük için ödenen bedel, ona duyulan onurdur. Bu uğurda kaybettiğimiz her şey, halkımızın itibarındandır.
Özgür Kudüs’te Adil Bir Dünyayı Kuracağız
İslam dünyasına ve Türkiye’ye iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Benim çağrım, tüm Arap ve İslam dünyasına: Eğer Filistin direnişinin yanında durmazsanız, Siyonist ırkçılığa karşı gücünüzle ve imkânlarınızla mücadele etmezseniz, sıra size gelecektir. Bir gün siz de bu ırkçı sistemin kölesi haline geleceksiniz. Hiçbir halk, Siyonizmin esaretini kabul etmemelidir. Hiçbir millet, Batılı emperyalizmin aracı olmamalıdır. Türkiye ile olan tarihi bağlarımız derin; kardeşliğimiz kanla yazılmış bir kaderdir. Batı, yıllardır Türkiye’yi zayıflatmaya çalışıyor. Osmanlı’yı hedef aldılar, şimdi de Türkiye’yi. Siyonist yapı, bir süre önce dünyaya “Türkiye Ermenilere soykırım yaptı” yalanını yaymaya çalıştı. Bu, İsrail’in doğrudan teşvikiyle oldu. Amaçları, Türkiye’yi uluslararası alanda yalnızlaştırarak itibarını zedelemekti. Bu sebeple Türk halkına ve devletine şu mesajı iletiyorum: Bu yapı, sizin de düşmanınızdır. Bu rejim yalnızca Filistin’in değil; tüm insanlığın düşmanı. Biz, Filistin ve Türkiye’nin kardeşliğinin bu dünyayı adalet temeline dayandıracağına ve bu coğrafyada özgürlüğün öncüsü olacağına inanıyoruz. İnşallah, bir gün özgür Kudüs’te, Filistinli, Türk, Suriyeli, Arap ve Kürt tüm halklar için adil bir dünya inşa edeceğiz.
Direnişin Sembolü: Limon Ağacı
Hapiste birçok hikayeniz var. Bazılarından bahseder misiniz?
İnsan, en zor koşullarda bile ailesiyle bir bağ kurmak ister. Bu bağ, direncini artırır…
Bir gün, cezaevinde kullandığım eski bir çarşafı dışarıya göndermiştim. Annem o kumaştan elbise yaptı. Giydiğinde, nedenini sordum: “Senin tenine değmiş bu kumaşı üzerimde taşıyınca, sanki sana dokunmuş gibi hissediyorum” dedi. Bir anne, çocuğunu hissetmek için böyle bir bağ kurabiliyor. Bu hikaye, sadece benim annemin değil, tüm mahkûm annelerinin duygusunu yansıtır. Zindandayken aklıma şu fikir geldi: Bir limon ağacı dikilmeli ve o ağaç, tüm Filistin’in direncini temsil etmeliydi. Akdeniz bölgesinde narenciye üretimiyle tanınan bir ülke olarak, Filistin’in sembolü olmalıydı. Ailemden bir limon fidanı dikmelerini istedim. Her hapishaneden, o limon fidanına bir avuç toprak gönderdim. Böylece filanın toprağı, Filistin’in dört bir yanından toprakla harmanlandı. Sulaması için de hapishaneden su göndermiştim. Bu limon ağacı hâlâ canlı; Yafa’nın portakallarını çaldılar ama bu limon ağacı, direnişin sembolü olarak yaşamaya devam ediyor.
Yafa sahiline bakan bu ağaç, bir gün öz vatanına dönmeyi umut ediyor.
“`
